MİRAS KALAN GAYRİMENKULLER
- kayaerden
- 12 Eki 2017
- 11 dakikada okunur
MİRAS K ALAN YA DA BAĞIŞ YOLU İLE EDİNİLEN ARSANIN KAT KARŞILIĞINDA MÜTEAHHİDE VERİLMESİ
Kategori Genel Tags: İnşaat Muhasebesi Cevapları, İnşaat Muhasebesi Seti, İnşaat Muhasebesi Soruları
I- GİRİŞ
Miras kalan ya da bağış (hibe) yolu ile edinilen arsanın, mirasçılar tarafından arsa olarak ya da kat karşılığı müteahhide verilip bağımsız bölümlerin elden çıkarılması olayında, vergilendirmenin nasıl olacağı, tartışılan konular arasında yer alıyor.
Burada, vergilendirme yönünden çok açık ve net olan husus, miras yolu ile edinilen arsanın, arsa olarak mirasçılarca elden çıkarılması yani satılması olayının, gelir vergisine tabi olmadığıdır. Nitekim bu durum, Gelir Vergisi Kanunu’nun “Değer artış kazançları” ile ilgili mükerrer 80. maddesinin (6) numaralı bendinde, parantez içinde “İvazsız olarak iktisap edilenler hariç” denilmek suretiyle, açıkça belirtilmiştir. Buna göre, ivazsız yani miras ya da bağış yolu ile edinilen bir gayrimenkul, edinilme tarihinden itibaren;
- Hangi süre içinde elden çıkarılırsa çıkarılsın,
- Kaç YTL’ye satılırsa satılsın
bundan doğan kazanç, gelir vergisine tabi olmayacaktır.
Yukarıda da belirtildiği gibi, bu husus, ilgili yasa maddesinde çok açık ve net olarak belirtilmiştir. Ancak, hibe şeklindeki olaylarda “muvazaa” olarak nitelendirilecek bir durum örneğin; bağışlanan kişinin, hemen ertesi gün ya da ertesi hafta o gayrimenkulü yüksek bir bedelle elden çıkarması, muvazaanın bir belirtisi olarak öne sürülebilir.
Miras kalan ya da bağış yolu ile edinilen arsanın, belirli sayıda daire ve dükkan ya da buna ilave olarak belli tutarda para karşılığı müteahhide verilmesi olayında, arsa sahibinin edindiği daire ve dükkanlar da;
- Bu daire ve dükkanların, arsa sahibince edinilmesi olayı, gelir vergisi ve katma değer vergisine tabi değildir.
- Daire ve dükkanların elden çıkarılmasında ise, gelir vergisi açısından; değer artışı kazancı ya da ticari kazanç olarak nitelendirilebilecek, kazanç sözkonusu olabilir. Bu konuda, genel bir ifade yerine, her olayı kendine özgü koşullarına göre ve elden çıkarılma tarihine göre, değerlendirmekte yarar vardır. Gerçek kişilerin, maliki olduğu gayrimenkulleri elden çıkarılması olayında ise, KDV sözkonusu değildir.
Bu makalede, ağırlıklı olarak miras ya da hibe yolu ile edinilen gayrimen-kullerin, belli sayıda daire ve dükkan karşılığında müteahhide verilmesi olayında, daire ve dükkanların elden çıkarılması durumunda, gelir vergisi açısından ortaya çıkan durum, yasalar ve yargı kararları açısından ele alınarak, açıklanmaya çalışılacaktır.
II- MİRAS YA DA BAĞIŞ YOLU İLE EDİNİLEN ARSANIN BELLİ SAYIDA DAİRE VE DÜKKAN KARŞILIĞINDA MÜTEAHHİDE VERİLMESİ DURUMUNDA, EDİNİLEN BAĞIMSIZ BÖLÜMLER VE BUNLARIN SATILMASI
A- DAİRE VE DÜKKANLARIN EDİNİLMESİ
1- Gelir Vergisi Karşısındaki Durumu
Miras ya da bağış yolu ile edinilen arsanın, belli sayıda daire ve dükkan karşılığı ya da buna ilave olarak belli bir para karşılığı müteahhide verilmesi olayında;
- Alınan paranın tutarı ne olursa olsun,
- Edinilen daire ve dükkanın sayısı ne olursa olsun,
gelir vergisi açısından, vergiyi doğuran bir olay söz konusu değildir.
2- Katma Değer Vergisi Karşısındaki Durumu
Müteahhidin, arsa sahibine, arsası karşılığında belli sayıda daire ve dükkanı teslim etmesi olayında, KDV yönünden ne tür bir işlem yapılacağı, merak edilen hususlar arasındadır.
Maliye Bakanlığı’nın 30 Seri No.lu KDV Genel Tebliği (1) ile yaptığı açıklamaya göre; müteahhit tarafından, arsa sahibine arsasının karşılığı olarak yapılan konut ve işyeri teslimleri KDV’ye tabidir (2). Bu görüşün gerekçesini de vermiş olduğu bir özelgede (3), “VUK’un 328. maddesinde devir ve trampanın satış hükmünde olduğu, arsa karşılığı inşaat işinin de iki ayrı teslim olduğundan müteahhitlerin arsa alımlarının; istisna kapsamına girsin girmesin arsa sahibine verilen işyerlerine ait emsal bedellerinin takdir edilerek bu bedel üzerinden fatura düzenlenmesi gerektiğini” açıklamıştır.
Ancak, kat karşılığı müteahhide arsa verilmesini trampa kabul eden idarenin bu görüşüne karşı Danıştay’a intikal eden uyuşmazlıklarda, Danıştay’ın yerleşik olan görüşü, arsa karşılığı inşa edilen binadan kat sahibi olunması, hukuki açıdan birçok işlemi içeren ve arsanın değerlendirilmesi amacına yönelik, tamamen kendine özgü (sui generis) bir hukuki muamele olduğundan arsa karşılığında inşa edilen konut ve işyeri tesliminin KDV’ye tabi olmadığı, şeklindedir (4).
B- ALINAN DAİRE VE DÜKKANLARIN SATILMASI
1- Maliye Bakanlığı’nın Görüşü
Maliye Bakanlığı’nın, miras kalan arsanın, kat karşılığı müteahhide verilmesi olayında, alınan dairelerin satılmasının vergilendirilmesi konusundaki görüşü (5) aşağıdaki gibidir.
a- Apartman dairelerinin iktisap tarihinden başlayarak dört yıllık süre içerisinde, topluca tek işlem ile satılması halinde; elden çıkarma karşılığında alınan hasılattan, dairelerin iktisap tarihi itibariyle takdir komisyonunca tespit edilecek bedelinin endekslenmesi suretiyle bulunan bedelin ve satıcının üzerinde kalan giderler ile ödenen vergi ve harçların indirilmesi ile bulunacak tutarın istisna tutarını akşan kısmı “değer artış kazancı” olarak gelir vergisine tabi tutulacak.
b- İktisap tarihinden sonra, aynı kişiye farklı tarihlerde ve farklı kişilere aynı tarihte satılması veya birbirini izleyen yıllarda satılması durumunda ise yapılan satışlar devamlı olarak gayrimenkul alım-satım işiyle uğraşıldığına karine teşkil edeceğinden, elde edilecek gelir, Gelir Vergisi Kanunu’nun 37. maddesi çerçevesinde “ticari kazanç” olarak vergiye tabi olacaktır.
Miras ya da hibe yolu ile edinilen arsanın, belli sayıda daire ve dükkan karşılığı müteahhide verilmesi sonucu daire ve dükkanların satılması olayında, bundan doğan kazancın, ne şekilde hesaplanacağı ve gelir vergisine tabi olup olmayacağı, Gelir Vergisi Kanunu’nda ve diğer vergi yasalarında, açık bir şekilde yazılı değildir. Maliye Bakanlığı’nın yıllardır süregelen görüşü, miras yolu ile edinilen arsanın, kat karşılığı müteahhide verilmesi sonucu edinilen daire ve dükkanların satılması halinde, elde edilen kazancın gelir vergisine tabi olacağı şeklinde. Maliye Bakanlığı’na göre; elde edilen kazanç duruma göre “değer artışı kazancı” duruma göre de “ticari kazanç” olarak nitelendirilmektedir. Topluca “tek satış” değer artışı kazancı, aynı yıl birden fazla satış ya da birbirini izleyen yıllarda yapılan satış “ticari kazanç” kabul edilmektedir.
Olayın özellikle ticari kazanç boyutu, bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Örneğin, arsa sahibi aldığı dairelerin hangi sayıda ve ne zaman satılacağını bilemeyeceği için; defter tasdik ettirme, defter tutma vb. çok sayıda mükellefiyeti doğal olarak yerine getiremeyecek. Böyle olunca da ciddi sorunlar doğabilecek. Maliye’nin anlayışına göre, daire ve dükkanların, 20 hatta 25 yıl sonra ikisinin satılması bile ticari kazanç sayılacaktır ki, pratikte bunun takibi ve tespiti de zordur.
Bu nedenle, olayın vergi hukuku yönünden değerlendirilmesi, mevcut yasa maddelerinde yer alan hükümler ve yargı kararları doğrultusunda, olayın yorumlanması şeklinde olmaktadır.
2- Danıştay’ın Görüşü
Danıştay’a intikal eden uyuşmazlıklarda, Danıştay’ın bu konuda, çeşitli tarihlerde verdiği çok sayıda karar mevcuttur.
Danıştay kararlarını toplu halde incelediğimizde, olayın iki boyutu üzerinde durulduğu göze çarpmaktadır. Bunlar:
- Satılan daire ve dükkanların, maliyet bedelinin, ne şekilde tespit edileceği,
- Satış işleminden doğan kazancın, hangi durumda vergiye tabi olacağı
noktalarına ilişkindir.
a- Satılan Daire ve Dükkanların, Maliyet Bedelinin Ne Şekilde Tespit Edileceği
Miras ya da hibe yolu ile edinilen arsanın ya da öteden beri sahip olunan arsanın, belli sayıda daire ve dükkan karşılığında müteahhide verilmesi olayında, daire ve dükkanların maliyet bedelinin, ne şekilde tespit edileceği konusunda, Danıştay’ın gelir vergisi ile ilgili uyuşmazlıklara bakan Üçüncü ve Dördüncü dairelerinin kararları, aynı yöndedir.
Danıştay Üçüncü Dairesi’nin, bu konudaki bir Kararı’na (6) göre;
“…Arsa karşılığı müteahhitten alınan ve aynı ay içinde satılan dairelerin iktisap bedeli, rayiç değeridir. Rayiç değeri ise, inşaatın tamamlandığı tarihte iktisap edilen dairelerin, satış değerine göre belirleneceğinden, değer artışına konu olabilecek bir kazançtan sözedilemez.”
Danıştay Dördüncü Dairesi’nin, görüşü ise, öteden beri sahip olunan arsanın, kat karşılığı müteahhide verilmesini de kapsamaktadır. Bu konudaki bir Karar’a (7) göre;
“…Öteden beri müştereken sahip olduğu arsasına, hissedarlarla birlikte kat karşılığı müteahhide vererek, karşılığında daire alan kişinin; aynı yıl alıp sattığı dairenin satış bedelinin, aynı zamanda maliyet bedeli olarak kabulü gerekir. Bu durumda, değer artışı kazancından da sözedilemez.”
Yukarıda özetine yer verilen kararlardan da fark edileceği gibi, Danıştay’ın görüşü, arsanın karşılığı olarak alınan bağımsız bölümlerin yani daire ve dükkanların, inşaatın bitim tarihindeki rayiç bedelinin bir başka anlatımla alım-satım değerinin, daire ve dükkanların “maliyet bedeli” olduğu şeklindedir. Olayın mantığının şu görüşe dayandığı fark ediliyor; arsa sahibi, arsasını kaç liraya satarsa satsın, elde edeceği gelir, vergiye tabi olmayacaktı. Arsasını verip karşılığında, belli sayıda daire ve dükkan aldığına göre, alınan daire ve dükkanların, hukuki anlamda edinildiği tarihteki değeri, bir anlamda arsanın değeri olmaktadır. O halde, edinildiği tarih itibariyle ya da çok kısa süre sonra satılan, daire ve dükkanların, elden çıkarılması olayında, bir kazancın varlığından da söz edilemez.
b- Arsa Karşılığı Edinilen Daire ve Dükkanların Satılması Halinde Vergilendirme Olayı
ba- Genel Açıklama
Yukarıda da belirtildiği gibi, arsa karşılığı edinilen daire ve dükkanların satılması durumunda, özellikle miras ve hibe hallerinde, maliyet bedeli belli değildir. Miras ya da bağış olayında, veraset ve intikal vergisi yönünden, emlak vergisine esas asgari değer esas alınıp, bunun üzerinden vergi tarh ve tahakkuk ettirilmektedir. Bu durumda, veraset ve intikal vergisi beyannamesinde bildirilen değerin, arsanın maliyet bedeli olmayacağı açıktır.
Nitekim, Danıştay’da bu durumu göz önüne alarak, daire ve dükkanların, teslim tarihindeki satış bedelinin, maliyet bedeli olarak esas alınması gerektiği yönünde kararlar vermiştir.
Bu aşamada, gündeme gelen konulardan biri de daire ve dükkanların, satılması olayının, gelir vergisine tabi olup olmayacağına ilişkindir. Burada;
- Daire ve dükkanların, iktisap tarihinden itibaren 4 yıl içinde satılıp satılmadığı,
- Devamlılık arz edecek şekilde yani ticari kazanç kapsamına girecek şekilde satılıp satılmadığı,
önem taşımaktadır.
Danıştay‘ın bu konularda, çok sayıda kararı bulunmaktadır.
bb- Satışın Gelir Vergisine Tabi Olduğu Yönündeki Kararlar
- Veraset yolu ile intikal eden arsaların, daire karşılığı müteahhide verilmesi ve alınan dairelerin 4 yıl içinde satılmasından elde edilen kazanç, diğer kazanç ve iratlar kapsamında, gelir vergisine tabidir (8).
- Sahibi olduğu evi yıkarak, 19 yıl sonra bir apartman inşaatına başlayan kişinin, bu apartmanın yedi dairesini aynı yıl satması sonucu elde ettiği gelirde, devamlılık bulunmadığından, faaliyetin, “diğer kazanç” olarak vergilendirilmesi gerekir (9).
- Kat karşılığı edinilen arsa üzerine yapılan inşaattan sağlanan bağımsız bölümlerin, dört yıl içinde satılmasından elde edilen kazanç, diğer kazanç olarak vergilendirilir (10).
bc- Satışın Gelir Vergisine Tabi Olmadığı Yönündeki Kararlar
Danıştay‘ın, miras yolu ile edinilen arsanın, müteahhide kat karşılığı verilmesi ve edinilen daireler ile dükkanların elden çıkarılmasının, dört yıllık süre içinde dahi olsa, gelir vergisine tabi olmayacağı yönünde de, çok sayıda kararı bulunmaktadır. Örneğin;
- Miras yolu ile intikal eden arsa üzerine, inşa edilen bağımsız bölümlerin, bir kısmının satılması olayında, alımda süreklilik ve ticari amaç bulunmadığından, ticari faaliyet veya arizi (diğer) ticari faaliyet olarak nitelendirilemez (11).
- Veraset yoluyla intikal eden arsanın, müteahhide kat karşılığı verilmesi sonucu alınan dairelerin, dört yıl içinde satılmasından elde edilen kazancın, değer artış kazancı olarak, vergiye tabi tutulması mümkün değildir (12).
bd- İnşaat İşlerinde Devamlılık Unsuru İle İlgili Kararlar
Gayrimenkul alım satımı veya inşaatında faaliyetin devamlılık taşıyıp taşımadığını belirleyen ölçü işlemin çokluğudur. İşlem çokluğundan ne anlaşılması gerektiği konusunda Kanunda yeterli açıklık bulunmamaktadır. GVK’nın 374. maddesinde, “gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların bu işlerden doğan kazançlar” ticari kazanç sayılmıştır. Danıştay geçmiş yıllarda birden fazla olması halinde faaliyetin devamlılığına hükmetmekteydi. Ancak, son yıllardaki kararlarında bu anlayışını değiştirerek hem alımda hem de satımda işlem çokluğu aramaktadır. Bununla birlikte Danıştay’ın bu konuda netleşmiş bir görüşünün bulunmadığını belirtelim.
Danıştay Üçüncü Dairesi’nin bir kararında; “gayrimenkullerin alım, satım ve inşaat işlerinin ticari faaliyet sayılıp ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilebilmesi için bu muamelelerin öteden beri yapılıyor olması, yani devamlılık arz etmesi gerektiği, idarece daire ve dükkan satışının birden çok olması nedeniyle olayda devamlılık olduğu iddia edilmekte ise de (…) devamlılığın bir inşaatta birden fazla daire satışı olarak değil, birden fazla inşaat yapılması olarak anlaşılması gerektiği davacı tarafından söz konusu inşaattan başka yapılmış veya yapılmakta olan bir inşaatın bulunduğu hususunda bir tespitte de bulunulmadığından, davacı adına daire ve dükkan satışlarından elde edilen kazancın ticari kazanç olduğu ileri sürülerek yapılan tarhiyatta isabet görmeyen vergi mahkemesi kararını aynı gerekçelerle onamıştır” (13).
Danıştay Üçüncü Dairesi’nin başka bir kararında ise; “gayrimenkul alım, satım ve inşaatından elde edilen kazançların ticari kazanç sayılarak vergilendirilmesi için devamlılık koşulu aranmıştır. Bir işlemin devamlılık taşıdığı ise işlemin aynı vergilendirme döneminde yenilenmesi ya da önceki vergilendirme döneminde de yapılmış olmasına göre belirlenir. Maddi ve şekli anlamda bir ticari organizasyonun belirgin olmadığı durumlarda kazanç doğuran işlemin çokluğu, devamlılık unsurunu belirleyen en nesnel ölçüdür. Devamlılık unsurunun gerçekleşmemesi halinde, bu işlemlerin kazanç sağlamak amacıyla yapılmadığını kanıtlama yükü mükellefe düşer.” (14).
Aynı Daire bir başka Kararı’nda; “bir kazancın ticari kazanç sayılabilmesi için ticari faaliyette devamlılık unsurunun bulunması gerektiği, olayda davacının sahibi bulunduğu binayı yıkmak suretiyle yaptığı inşaattan 3 daire ve 4 dükkanı sattığının tutanaklarla tespit edilmiş olmasının ticari faaliyette devamlılık unsurunun varlığını göstermeye yeterli olmadığı gerekçesiyle yapılan tarhiyatta Yasa’ya uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle cezalı tarhiyatı kaldıran vergi mahkemesi Kararını aynı gerekçeyle onamıştır.” (15).
3- Maliye Bakanlığı’nın Görüşü
Maliye Bakanlığı’nın, miras yolu ile edinilen arsanın, kat karşılığı müteahhide verilmesi olayına ilişkin görüşü;
- Arsa karşılığında, daire ve dükkan edinilmesi olayını, gelir vergisi dışında tutmaktadır.
- Daire ve dükkanların, iktisap tarihinden itibaren, dört yıl içinde elden çıkarılması, “Değer Artış Kazancı” olarak vergiye tabi tutulması gerektiği görüşündedir. Ancak, daire ve dükkanların maliyet bedelinin, ne şekilde bulunacağına ilişkin, net bir görüşü yoktur.
- Dört yıllık süre geçtikten sonra yapılan satışlarda ise, devamlılık unsurunun üzerinde durulmaktadır. Bilindiği gibi, Gelir Vergisi Kanunu’nun, ticari kazançlar ile ilgili 37. maddesinin ikinci fıkrasının dördüncü bendinde “Gayrimenkul alım, satım ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların,bu işlerinden” elde ettikleri kazançlar, ticari kazanç olarak nitelendirilmiştir.
Bu aşamada, “devamlılık” unsurundan ne anlaşılması konusunda, vergi yasalarında açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak, Danıştay’ın öteden beri verdiği kararlarda, “yıl içinde birden fazla ya da arka arkaya iki yılda en az birer satış yapılması” devamlılık olarak nitelendirilmektedir. Maliye’nin görüş ve uygulaması da bu tanıma dayanmaktadır.
4- Kişisel Görüşümüz
Miras ya da bağış yolu ile edinilen arsanın, kat karşılığı müteahhide verilmesi olayının, mevcut vergi yasaları, Maliye’nin görüş ve uygulamaları ve yargı kararlarının ışığında değerlendirilmesi sonucu, kişisel görüşümüz aşağıdaki gibi oluşmuştur.
a- Miras kalan ya da bağışlanan arsanın, belli sayıda daire ve dükkan karşılığı müteahhide verilmesi ve inşaat bitiminde, sözleşmede belirtilen daire ve dükkanların, arsa sahibine tesliminde, arsa sahibi açısından, vergiyi doğuran bir olay sözkonusu değildir. Kaldı ki gerek Maliye Bakanlığı’nın gerekse Danıştay‘ın, bunun aksine görüş ya da kararı da yoktur.
b- Arsa karşılığı edinilen daire ve dükkanların satılmasına gelince, bu aşamada, satılan daire ve dükkanların, maliyetinin bilinmesi gerekmektedir. Miras ya da hibe olayında, ivazsız yani karşılıksız bir mal intikali olduğu için, arsanın intikal aşamasında, arsanın yeni malikine, (ödediği veraset ve intikal vergisi dışında) bir maliyeti yoktur.
Bu durumda, daire ve dükkanların maliyeti, inşaatın bitim tarihindeki satış bedeli olarak kabul edilmektedir. Nitekim, Danıştay’ın gelir vergisi ile ilgili uyuşmazlıklara bakan, 3 ve 4. Dairelerinin, yukarıda özeti verilen kararları da bu yöndedir.
c- Daire ve dükkanların, iktisap tarihinden itibaren hangi süre içinde satıldığı da önem taşıyan bir diğer konudur. Gerçi Danıştay Dördüncü Dairesi’nin, yukarıda belirtilen 30.06.2004 tarihli ve Dava Daireleri Kurulu’nun, yine yukarıda özetine yer verilen 02.07.1993 tarihli kararına göre, miras yolu ile edinilen arsanın, müteahhide verilmesi sonucu elde edilen daire ve dükkanların, dört yıl içinde satılması olayı da, bir nev’i değişikliği olarak nitelendirilmekte ve gelir vergisine tabi tutulmamaktadır ama Danıştay’ın aksine kararları da vardır. Örneğin, Danıştay Üçüncü Dairesi, daire ve dükkanların, dört yıl içinde elden çıkartılmasını ticari kazanç olarak nitelendirmemiş ancak değer artışı kazancı olarak vergilendirilebileceği, bunun için de matrahın hukuka uygun olarak belirlenip belirlenmediğinin araştırılması gerektiği yönünde karar vererek, vergi mahkemesi kararını bozmuştur (16). Yukarıda da belirtildiği gibi, Danıştay’ın gelir vergisi ile ilgili uyuşmazlıklara bakan 3 ve 4. Dairesi’nin ortak görüşü, daire ve dükkanların inşaatın bitim tarihindeki satış değerinin, arsa sahibi açısından maliyet bedeli olacağı şeklindedir.
Bu konudaki görüşümüz, inşaatın bitin tarihinde daire ve dükkanların satış bedelinin, maliyet bedeli olarak kabul edilmesi ve dört yıl içinde satılması halinde, maliyet bedelinin endekslemeye tabi tutularak yükseltilmesi ve istisna tutarını aşan kısmının, değer artışı kazancı olarak gelir vergisine tabi tutulması yolundadır.
d- Daire ve dükkanların dört yıllık süre geçtikten sonra satılması olayının ise, gelir vergisine tabi tutulmaması gerektiğini düşüncesindeyiz. Dört yıl geçtikten sonra, yıl içinde birden fazla ya da arka arkaya iki yılda en az bir bağımsız bölüm satışının “devamlılık” olarak nitelendirilip, ticari kazanç olarak vergilendirilmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz. Bu anlayışa göre, satış işlemi 30 yıl sonra yapılsa dahi, ticari kazancın varlığından sözedilir ki bunun izlenmesi dahi zordur. Kaldı ki aynı durumda olan iki kişiden, birinin toplu satışı diğerinin birden fazla kişiye satışında, toplu satanın, daha fazla kazanç elde etse dahi vergilendirilmemesi gerekir ki bu da adil olmaz.
III- SONUÇ
Miras ya da bağış yolu ile edinilen arsanın, belirli sayıda daire ve dükkan karşılığında müteahhide verilmesi olayı, son derece yaygın bir uygulamadır. Böylesine yaygın olan bir uygulama ile ilgili olarak, vergilendirme açısından ne tür uygulama ya da uygulamalar yapılacağı konusunda, vergi yasalarında açık bir hüküm olmayışı, hatta bir genel tebliğin bile bulunmayışı, önemli bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır.
Uygulamada, inceleme elemanları, genel hükümlere, Maliye Bakanlığı Özelgelerine ya da bazı yargı kararlarına göre hareket etmekte ancak uygulama birliği olmayışı nedeniyle, farklı yorumlar ve vergilendirme işlemleri ortaya çıkmaktadır.
Bu makalede, Maliye Bakanlığı görüşü, özellikle Danıştay’ın kararları göz önüne alınarak, daire ve dükkanların maliyetlerinin saptanması ve vergilendirme konusu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ancak, böylesine önemli olan bir konunun, vergi yasalarında açıkça belirtilmesinde ya da şu aşamada Danıştay’ın yerleşik kararları da gözönüne alınarak bir genel tebliğ ile açıklanmasında yarar vardır.
________________________________________
* Prof. Dr., Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi, Gazi Üniversitesi Maliye ve Vergi Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü
(1) 16.12.1988 tarih ve 20150 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
(2) Şükrü KIZILOT, Katma Değer Vergisi Kanunu ve Uygulaması, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 2004, C.4, s.1360-1362.
(3) MB’nin, 01.01.1992 tarih ve 598 sayılı Özelgesi (Şükrü KIZILOT, Katma Değer Vergisi Kanunu ve Uygulaması, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 2004, C.1, s.210)
(4) Dn. 11. D.’nin, 09.12.1999 tarih ve E.1999/ 3027, K.1999/4846 sayılı Kararı, (Şükrü KIZILOT, Vergi Uyuşmazlıklarıyla İlgili Danıştay Kararları ve Özelgeler, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 2002, C.6, s.1368-1369) ve Dn. 7. D.’nin, 08.10.1991 tarih, E.1990/6530, K.1991/2477 (KIZILOT, Katma Değer Vergisi, s.211), Dn.9. D.’nin, 31.12.2002 tarih ve E.2001/4269, K.2002/5821 sayılı Kararı, (KIZILOT, Danıştay Kararları ve Özelgeler, C:7, Ankara, 2005)
(5) MB’nin, 05.04.1999 tarih 3.07.0.GEL.0.43/4305-199 sayılı Özelgesi (KIZILOT, Danıştay Kararları ve Özelgeler, s.319-320)
(6) Dn. 4. D.’nin, 06.12.1991 tarih ve E. 1990/163, K.1991/3079 sayılı Kararı, (Şükrü KIZILOT, İnşaat Muhasebesi Vergilendirilmesi Mevzuatı ve Asgari İşçilik, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 2003, C.2, s.499)
(7) Dn. 4. D.’nin, 14.11.2002 tarih ve E.2001/1368, K.2002/3562 sayılı Kararı, (Kararın tam metnine, Yaklaşım’ın elinizde bulunan sayısının, “Yargı Kararları“ ile ilgili bölümünde yer verilmiştir).
(8) Dn. 4. D.’nin, 15.06.1978 tarih ve E.1978/236, K.1978/2207 sayılı Kararı, (KIZILOT, İnşaat Muhasebesi, s. 503 504)
(9) Dn. 4. D.’nin, 10.4.l980 tarih ve E. 1979/4101, K.1980/1189 sayılı Kararı, (KIZILOT, İnşaat Muhasebesi, s. 502)
(10) Dn. 4. D.’nin, 9.12.1987 tarih ve E.1986/ 5461, K.1987/3468 sayılı Kararı, (KIZILOT, İnşaat Muhasebesi, s.500)
(11) Dn. VDDGKK’nın, 02.07.1993 tarih ve E.1993/36, K.1993/78 sayılı Kararı, (KIZILOT, İnşaat Muhasebesi, s.505-508)
(12) Dn. 4. D.’nin, 30.6.2004 tarih ve E.2004/310, K.2004/1618 sayılı Kararı, (Danıştay kararının tam metnine, Yaklaşım’ın elinizde bulunan sayısında “Yargı Kararları” ile ilgili bölümde yer verilmiştir.
(13) Dn. 3. D.’nin, 18.02.2003 tarih ve E. 2002/3259, K. 2003/407 sayılı Kararı, (Yaklaşım, Sayı: 126, Haziran 2003, s. 293).
(14) Dn. 3. D.’nin, 30.10.2003 tarih ve E. 2001/2269, K. 2003/4800 sayılı Kararı, (Yaklaşım, Sayı: 140, Ağustos 2004, s. 289).
(15) Dn. 3. D.’nin, 20.10.1998 tarih ve E. 1997/2428, K. 1998/3583 sayılı Kararı, (Yaklaşım, Sayı: 87 Mart 2000, s. 258).
(16) Dn. 3. D.’nin, 01.10.2003 tarih ve E.2001/1398, K.2003/4493 sayılı Kararı, (Yaklaşım, Sayı: 140, Ağustos 2004, s.290,291)
Comments